Benim Urfaspor maceram henüz daha ben beş yaşındayken rahmetli babamın elimden tutup götürdüğü, evleri depremde yıkılan stad apartmanın dördüncü katındaki rahmetli Kadir amcaların evinin balkonunda izlediğim Giresunspor maçı ile başlamış olup, ve hemen akabinde evimizin stada çok yakın konumda olan Bahçelievler mahallesine taşınmasıyla büyük bir sevdaya dönüşmüştür. Benim bu takıma olan sevgim, bir annenin evladına olan sevgisi gibi karşılıksız bir sevgidir. Kırk beş yıldır devam eden bu sevda da bazen sevindiğimiz, bazen üzüldüğümüz, çokça da hayal kırıklıklarımız olmuştur. Ama pişmanlığımız asla olmamıştır.
Bu unutulmaz anılarımızın bir kaçından bahsedecek olursak, Erciyesspor maçı unutulmazlar arasında ilk sıralarda yerini alır. Kaldı ki ben ve benim gibi bir çok Urfaspor sevdalısının hala unutamadığı maçlardan biridir. Zira Şampiyon olup, o zaman ki adıyla PTT 1. Lig olan lige çıkacağımız sezon bile, görev yaptığım otelde kalan yardımcı antrenör Ümit İnal hocamıza "hocam ben çok korkuyorum sanki kötü bir şey olacak biz şampiyon olamayacağız" derken, Kayseri Erciyesspor maçı gözümün önünden bir film şeridi gibi akıp gidiyordu ki hocanın korkma kardeşim bu sefer olacak demesiyle kendime geldim. Evet hocanın dediği oldu ve biz o sezon şampiyon olduk. Emin olun 2010 dünya kupasını kazanan İspanya da bile Urfa'daki coşku olmamıştır.
Ayrıca ikinci lige düştüğümüz ilk sezondaki final maçı olan Gümüşhanespor maçının uzatma dakikalarında yediğimiz gol sonrası oluşan şok ve sessizliği bozan Halil Aktosun kardeşimizin çığlığı oldu. Normal şartlarda hiçbir anlamı olmayan o çığlığa çok büyük anlam yükleyerek döktüğüm göz yaşlarını elimin ters yüzüyle silerken, başka bir Urfaspor sevdalısının kan çanağı gözlerle acı acı bana baktığını hâlâ dün gibi hatırlıyorum.
Benim takip ettiğim kırkbeş yıllık süreçte onlarca başkan, ismini dahi bilmediğim yüzlerce yönetici, Bin'den fazla futbolcu gelip geçmiştir bu kulüpten. Ama biz hala aynı yerde takımımızın yanında durmaya devam ediyoruz çok şükür.
Şimdi hep parasızlıktan dem vuruluyor ya, gelin geçmişe bir göz atarak bugünlerdekibu çaresizliğe çare olabilecek yanlıştan bahsedelim biraz. Geçmiş yerel yönetimlerce Urfaspor'a bağışlanan en az 100 - 150 adet o zaman ki adıyla dolmuş hattı verilmiş olup, satılan bu hatların paraları çarçur edildiği için Urfaspor'a hiçbir faydası olmamıştır. Halbuki bu hatlar verilirken şerh konularak, sadece kiraya verilebilir, alınıp satılamaz denseydi, şu anda bir tanesinin aylık kira geliri yaklaşık 100 bin ₺ olan bu hatlardan toplamda aylık 10 - 15 milyon, yıllık ise, 100 -150 milyon ₺ gelir olmaz mıydı? Bu yanlışa neden müsaade edildi anlamak mümkün değil. Burada hattı veren yerel yöneticiler, satıp parayı çarçur eden kulüp yöneticileri, aldığı paranın hakkını veremeyen futbolcular, teknik adamlar ve tabiki ki bunun hesabını sormayan biz taraftarlar ve tüm Urfa halkı suçludur bence.
Şampiyon olduğumuz sezon çocukluk yıllarımızda Urfaspor alt yapısında başlayan ve bugüne kadar kardeşliğimizin devam ettiği Murat Şahin kardeşimle Urfasporla alakalı televizyon programları yapma şerefine nail olduktan sonra, sevdamdan kaynaklı, naçizane Urfasporla alakalı yazılar yazmaktayım. Bu süreçte ne ısmarlama yazı yazmışlığım olmuştur. Ne de suni spor yorumculuğum olmuştur. Benim için her zaman Urfaspor'un menfaati her şeyin önünde gelir. Ben nasıl ki geçtiğimiz yıllardaki yönetimlere olan güvenimi ve desteğimi her yazımda ifade ettiysem, Giray Küçük ve yönetimine olan desteğim de aynıdır. Urfaspor'a hizmet eden herkes benim için çok kıymetlidir. Kaldı ki Giray Küçük ve yönetiminin yaklaşık elli milyona kurduğu takımdan, üç dört futbolcu satışından 25-30 milyona yakın bonservis geliri elde etmesi geçmiş yıllardan kaynaklı borçları kapatarak kulübün geleceğine ipotek koyulmasının önüne geçilmesi kötü mü olmuştur. Zaten giden futbolculardan Aly Malle hariç hiçbiri yönetimin iradesiyle olmamıştır. Dikkat ettiyseniz şimdiye kadar hiçbir futbolcu alacağını alamadığını veya geç ödeme yapıldığını beyan etmemiştir. Sadece bu durum bile bu kulüpte doğru işler yapıldığını göstermektedir. Peki madem öyle yönetim neden engel olmadı diye soracak olursanız, FIFA'nın futbolcuları koruyan yaklaşımın etkili olduğunu söyleyebiliriz. Kulüpten yapılan açıklamaya istinaden yazıyorum. Özellikle Mboula'nın sözleşmesini tek taraflı olarak feshederek gitmesi sonrasında hem kiralama, hem bonservis, hem başarıya dayalı promosyon, hem de bir sonraki satıştan elde edilecek gelirden pay sahibi olmak ta bence bir yönetim başarısıdır. Şimdi gidenlerin yerine de bu külübe layıkıyla hizmet edecek ve çarkın dönmesi için giderken kulübe para kazandıracak futbolcuların alınacağından eminim.
YAŞASIN URFASPOR.